Sizlere etkili bir blog yazarını tanıtmak istiyorum. Adı, Deniz ÇAKMAK! Kalemine güvendiğim bir isim. O nedenle, samimi bir üslup ile anlatacağım.
Dijital çağın kaotik akışında, nadir bulunan bir liman gibi duruyor denizcakmak.com. Bu site, sadece bir blog değil; bir düşünce atölyesi, bir hikâye fabrikası ve bir ilham kaynağı. Deniz Çakmak’ın ellerinde şekillenen bu kişisel evren, okuyucuyu sıradanlıktan koparıp derin sulara daldırıyor. İktisat mezunu bir zihnin, finansal fırtınalardan günlük yürüyüşlere uzanan yolculuğunu izlerken, kendinizi yeniden keşfedeceğinize eminim. Neden mi?
Çünkü Deniz Çakmak, kelimeleriyle değil, kelimelerin ardındaki samimiyetle vuruyor. Bu yazıda, blogun büyüsünü alt başlıklar altında açacağım; yazarın köklerini, zengin içeriğini, özgün sesini ve topluma kattığı değeri övüp duracağım. Hazır mısınız? O zaman yelkenleri açın, çünkü bu yolculuk 800 kelimeyi aşan bir okyanus vaat ediyor.
deniz çakmak blog
Deniz Çakmak’ı tanımak, bir romanda kahramanın geçmişine dalmak gibi. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat mezunu olan Deniz, işletme alanında yüksek lisans yaparak akademik sularda yüzmüş. Ama asıl büyüleyici kısım, iktisatla “geç tanışması” ve bu tanışmanın yarattığı tutku fırtınası. “İktisat ile geç tanışmalarına rağmen çok iyi anlaşmışlardır,” diye yazıyor kendi “Hakkımda” sayfasında, ve bu cümle bile onun mizah dolu, içten üslubunu ele veriyor. Çocukluk yılları, okul maceraları, salgın dönemindeki uzaktan çalışma serüvenleri… Bunlar, blogun temel taşları. Deniz, hayatını bir roman gibi dokuyor; yazılar arasında kaybolan bir sitede bile, okuyucuyu “Ben de oradaydım” dedirtecek anılarla sarıyor.
Peki, neden bu kadar etkileyici? Çünkü Deniz Çakmak, teoriyi pratiğe döken bir adam. İçerik ve yazılım hizmetleri sunarken, Wordpress gibi araçları birer sihirbaz değneği gibi kullanıyor. Blogu, onun laboratuvarı: Burada iktisat dersleri, kişisel günceler ve gezi notları iç içe geçiyor. Eğer siz de hayatın formüllerini arayan biriyorsanız, Deniz’in kökeni size “Evet, mümkün!” diye fısıldayacak. O, sadece yazmıyor; yaşıyor ve yaşatıyor. Bu kökler, blogu bir kişisel günlükten öteye taşıyor – bir manifesto haline getiriyor.
denizcakmak.com’un kalbi, kategorilerle atıyor. “Günlük” bölümü, hayatın nabzını tutan bir saat gibi: “Yaren Leylek, Nereye Gidiyor ve Neden Bursa’ya Dönüyor?” gibi şiirsel bir başlık altında, göçmen kuşların metaforik yolculuklarını kendi iç dünyasıyla harmanlıyor. Veya “Rekabet ve Rekaberlik Ne Demek?” – kelimelerin etimolojisini günlük rekabetçi ruhla birleştiren bir meditasyon. “Mudanya’dan Gemliğe Doğru” ise, bir yürüyüşün felsefesini anlatıyor; adımlar gibi ilerleyen cümleler, okuyucuyu sahile indiriyor. Ve “Life In A Day (Hayatta Kalma Rehberi)” – pandemi sonrası bir manifesto, her satırda hayatta kalma sanatını öğretiyor.
Gezi kategorisi ise, bir zaman makinesi. “İzmir Tarihi Asansör! Özel Hissetmeniz için 5 Neden!” yazısında, Deniz sizi dar sokaklara, eski asansörlere taşıyor; her neden, bir duyusal patlama. Bursa odaklı “Sarı Siyah Bursa Kitabından Neler Öğrendim?” ise, şehrin ruhunu yakalayan bir kitap incelemesi. Bir hafta elinden düşürmediği kitabı, “Sıklıkla geçtiğim sokakları kitap üzerinde bulmak beni mutlu etti,” diye övüyor – ve okuyucu da o mutluluğu paylaşıyor.
Ama durun, blogun zirvesi “Blog Yazarlığı: 2000’lerden 2025’e Dijital Bir Yolculuk”. Burada Deniz, dijital evrimin tarihini bir destan gibi anlatıyor: 2000’lerin naif bloglarından, 2025’in AI destekli içeriklerine uzanan bir yol. Wordpress uzmanlığı burada parlıyor; her paragraf, bir ders, bir ilham. Bu zenginlik, blogu bir kütüphaneye dönüştürüyor. Konular çeşitlilikte: Ekonomi, gezi, kişisel gelişim, hatta leylek metaforları! Her yazı, 500-1000 kelime arasında, ama her kelime bir inci. Övgüyü hak ediyor, çünkü Deniz, sıradan konuları epik hale getiriyor – okuyucuyu düşündürüyor, güldürüyor, öğretiyor.
deniz çakmak
Ne kadar blog görsek de, Deniz Çakmak’ınki gibi özgün bir ses bulmak zor. Sloganında saklı: “Oku, düşün, öğren ve öğret!” Bu, sadece bir motto değil; bir felsefe. Yazıları, akademik soğukluğundan uzak; samimi, sohbetvari. Bir iktisatçıdan beklenmeyecek kadar şiirsel: Leyleklerin göçünü anlatırken, kendi “dönüş” hikâyesini dokuyor. Veya rekabeti tartışırken, “Rekaberlik” gibi uydurma bir kelimeyle gülümsüyor.
Hedef kitlesi? Herkes: Genç girişimciler Wordpress tüyoları için, gezginler rota önerileri için, düşünürler felsefi derinlik için geliyor. Ama asıl sihir, etkileşimde: Yorumlar, paylaşımlar, Hive.blog gibi platformlardaki uzantılar (örneğin, Mudanya yürüyüşü). Deniz, dijital bir köprü kuruyor. Üslubu, 2025’in hızına rağmen yavaşlatıyor: Her yazı, bir fincan kahve gibi sindiriliyor.
Bu özgünlük, blogu rakiplerinden ayırıyor. Çoğu site yüzeysel; Denizinki katmanlı. Yazılım hizmetleri sunarken bile, blogu bir vitrin yapıyor – özgün bakışla “Blog dünyasına özgün bir bakış içerir.” Övülecek yan: Tutarlılık. Sayfa 10’a kadar uzanan arşiv, her post’ta aynı ateş.
denizcakmak.com, bireysel bir blog olmanın ötesinde, bir topluluk okulu. Deniz, “öğret” kısmını ciddiye alıyor: Wordpress rehberleri, ekonomi ipuçları, gezi tüyoları – hepsi paylaşımcı. 2025’te, bilgi bombardımanında, onun yazıları bir pusula. Dijital yolculuk yazısı gibi, okuyucuyu motive ediyor: “2000’lerden bugüne, sen de yaz!” diye.
Bursa ve İzmir gibi yerel kökler, evrensel temalarla birleşiyor. Kitap incelemeleriyle edebiyatı, yürüyüşlerle sağlığı teşvik ediyor. Katkısı? Okuyucuyu pasif tüketimden aktif üretime geçiriyor. Eğer bir blog övgüsü hak ediyorsa, bu, topluma ilham verenler içindir. Deniz Çakmak, dijital bir öğretmen; mirası, binlerce “düşün” anı.
denizcakmak.com, bir blogdan fazlası: Bir davet. Oku diye başlıyor, öğret diye bitiyor. Deniz’in iktisatçı kalbiyle gezgin ruhu, samimi kalemiyle özgün vizyonu, bu siteyi vazgeçilmez kılıyor. 800 kelimelik bu övgü, yetersiz kalıyor; git, oku, hisset. Dijital okyanusta kaybolma – Deniz’in limanına demir at. Oku, düşün, öğren ve öğret… Başla bugün!
Yazılım hatası pahalıya patladı! 3 otomobil devi 150 bin aracını geri çağırma kararı aldı